İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, üç ülkenin konsolosluğunu kapatma kararını “60 milyon turist hedefi koyduğumuz günde, Türkiye’de yeni bir psikolojik harp başlatmanın eşiğinde olmuşlardır.” şeklinde değerlendirdi.
Soylu, Beştepe’deki Jandarma Genel Komutanlığı’nda düzenlenen “Jandarma Genel Komutanlığı 2022 Yılı Değerlendirme Toplantısı”nın açılış konuşmasını yaptı.
Bakan Soylu, güvenlik sorumluluklarını yerine getirebilmek için küresel istikrarsızlık ve tehdit alanlarına daha fazla odaklanmak durumunda olduklarını belirtti.
“2022 Küresel Terörizm Endeksi Raporu”na göre 163 ülkenin terörden etkilenme sıralamasında Afganistan’ın birinci, Irak’ın ikinci, Suriye’nin ise beşinci sırada olduğuna işaret eden Soylu, “21. yüzyılda kendi güvenliğimizi tam olarak sağlayabilmek için küresel güvenlik tablosuna 360 derece izleme yapmak durumundayız. Türkiye’de terör bitmemiştir ama artık birinci gündem maddesi değildir.” diye konuştu.
Bazı büyükelçilerin “Türkiye içerisindeki hukuka ayar vermek”, “Türkiye’yi istikrarsız bir hale getirebilmek” amacıyla deklarasyon yayınladıklarını söyleyen Soylu, “Bu söylediklerimin hiç birisi şu salondaki arkadaşlarımın yapmış olduğu mücadeleden ayrı değildir, hepsi aynıdır, hepsi bir mütemmimdir, hepsi de bir cüzdür. İstiklal Caddesi saldırısı, Hatay’daki polisevine yapılan saldırı 2022 yılında büyükelçilerin altına imza attığı bildiriden farklı değildir, aynısıdır ve tıpkısıdır. Büyük bir plan… 1923’te gerçekleştiremedikleri, kurtuluş mücadelesinde gerçekleştiremedikleri, hala içlerinde kalmış büyük bir planın bir parçasıdır.” ifadesini kullandı.
HEDEF, HUZUR VE İSTİKRAR
Amerika ve Batı’nın, Türkiye’nin bu coğrafyada özgür, hür ve bağımsız olmasını istemediğini belirten Soylu, Türkiye’nin Müslüman coğrafyaya, Türk coğrafyasına, Orta Doğu’ya, Orta Asya’ya, Balkanlar’a huzur ve istikrar sağlamasının istenmediğini kaydetti.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, üç ülkenin güvenlik gerekçesiyle Türkiye’deki başkonsolosluğunu kapatma kararını şöyle değerlendirdi:
“İsveç’te, Danimarka’da ve Hollanda’da kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’e yönelik meşum menfur saldırılar oldu. Bazılarını kendi emniyet güçleriyle muhafaza ettiler, saldırılarının devamını temin edebilmek için, bunu demokrasi ve özgürlük olarak nitelendirdiler. Bütün bunları yaparken de hem kendileri yaptılar hem kendileri tahrik ettiler hem kendileri izin verdiler. Onun akabinde de aynen altını çizerek söylüyorum, büyükelçilerin Türkiye’ye karşı yaptığı deklarasyonda, hangi büyükelçi, bu deklarasyonun altına imzalanmasını salık vermişse, Türkiye’de yaklaşık üç dört gündür bir DEAŞ hadisesi üzerinden büyükelçiliklerin ve aynı zamanda bazı ibadet alanlarının tehlike altında olduğunu ortaya koyarak, bir kuruma ilettiği bir istihbari notla, diğer büyükelçiliklere de ‘Biz kapatıyoruz siz de kapatın.’ telkininde bulunarak 60 milyon turist hedefimizi koyduğumuz bir günde, 51,5 milyon turistin geldiğini, 46 milyar dolar turizm geliri elde ettiğimizi açıkladığımız bir günde Türkiye’de yeni bir psikolojik harp başlatmanın eşiğinde olmuşlardır. Bu çok açık ve nettir.
ULUSLARARASI OPERASYON
İşin hikayesi şudur: Farklı bir ülkenin bir istihbarat elemanı Türkiye’de DEAŞ mensubu olabileceği düşünülen birkaç kişiye elemanlık teklif etmiş, Türkiye Cumhuriyeti Devleti o anı da net bir şekilde izlemiş, elemanlık teklif ettikleriyle birlikte birkaç gezinti gerçekleşmiş, ardından Türkiye’yi bu istihbarat elemanı terk etmiş. Bu istihbarat elemanı sonuç alamayınca ilk reaksiyonu ve bilgiyi veren ülkeye bu bilgileri pazarlamış, ondan sonra da Türkiye’de bir DEAŞ saldırısı olabilecek anlayışıyla beraber Türkiye’ye bir psikolojik harp yürütülmektedir. 15 kişi gözaltına alındı, 5 kişi tutuklandı. O istihbarat elemanının kim olduğunu Türkiye Cumhuriyeti Devleti net bir şekilde biliyor. Yani istedikleri kişiyi hapisten çıkaramayınca metnin altına imza atan büyükelçiler, Türkiye’ye bir hukuk operasyonu yapmaya çalışan büyükelçiler, şimdi malum büyükelçinin operasyonuyla Türkiye’ye bir güvenlik açığı, bir terör operasyonu gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Çok net ve açıktır her şey.”
Dost ve müttefik olarak bilinen bazı ülkelerin, “İstikrarlı bir Türkiye olmasın da ne olursa olsun” anlayışı taşıdığını kaydeden Soylu, ABD’yi eleştirdi.
Bakan Soylu, şöyle devam etti:
“Türkiye ile F-16 ve F-35 pazarlığı yapan, ‘Biz istiyoruz da senato geçirir mi geçirmez mi?’… Siz kimi kandırıyorsunuz? Siz kiminle dalga geçiyorsunuz? Siz hangi oyunu yapmaya çalışıyorsunuz? Siz senatodan geçmiş olan ve bizim Afrin operasyonumuzda vermek durumunda olduğunuz ve taahhüt ettiğiniz mühimmat dahil, birçok taahhütlerinizin hangi birine sadık kaldınız da yarın senatodan geçireceğinizi, vereceğinizi veya taahhütlerinize sadık kalacağınızı nereden bilelim? Hangi güveniniz var bize karşı? İstiklal Caddesi’nin saldırısının arkasında sizin koyun koyuna yattıklarınızın olduğunu bilmiyor muyuz? İstiklal Caddesi’nin saldırısının arkasında, koşa koşa ‘Acaba bunu bizim silahlarımızla mı yaptı?’ diye emniyet teşkilatımızın, emniyet istihbarat birimlerimizin etrafında fır fır döndüğünüzü bilmiyor muyuz? Hangi dostluğunuz var bize karşı? Bütün uluslararası mahfillerde Türkiye’nin itibarını ve istikrarını, Türkiye’nin ekonomik gücünü düşürmek için hangi operasyonları çektiğinizi bilmiyor muyuz? Hepsini biliyoruz.”
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, üç ülkenin güvenlik gerekçesiyle Türkiye’deki başkonsolosluğunu kapatma kararını şöyle değerlendirdi:
“İsveç’te, Danimarka’da ve Hollanda’da kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’e yönelik meşum menfur saldırılar oldu. Bazılarını kendi emniyet güçleriyle muhafaza ettiler, saldırılarının devamını temin edebilmek için, bunu demokrasi ve özgürlük olarak nitelendirdiler. Bütün bunları yaparken de hem kendileri yaptılar hem kendileri tahrik ettiler hem kendileri izin verdiler. Onun akabinde de aynen altını çizerek söylüyorum, büyükelçilerin Türkiye’ye karşı yaptığı deklarasyonda, hangi büyükelçi, bu deklarasyonun altına imzalanmasını salık vermişse, Türkiye’de yaklaşık üç dört gündür bir DEAŞ hadisesi üzerinden büyükelçiliklerin ve aynı zamanda bazı ibadet alanlarının tehlike altında olduğunu ortaya koyarak, bir kuruma ilettiği bir istihbari notla, diğer büyükelçiliklere de ‘Biz kapatıyoruz siz de kapatın.’ telkininde bulunarak 60 milyon turist hedefimizi koyduğumuz bir günde, 51,5 milyon turistin geldiğini, 46 milyar dolar turizm geliri elde ettiğimizi açıkladığımız bir günde Türkiye’de yeni bir psikolojik harp başlatmanın eşiğinde olmuşlardır. Bu çok açık ve nettir.
ULUSLARARASI OPERASYON
İşin hikayesi şudur: Farklı bir ülkenin bir istihbarat elemanı Türkiye’de DEAŞ mensubu olabileceği düşünülen birkaç kişiye elemanlık teklif etmiş, Türkiye Cumhuriyeti Devleti o anı da net bir şekilde izlemiş, elemanlık teklif ettikleriyle birlikte birkaç gezinti gerçekleşmiş, ardından Türkiye’yi bu istihbarat elemanı terk etmiş. Bu istihbarat elemanı sonuç alamayınca ilk reaksiyonu ve bilgiyi veren ülkeye bu bilgileri pazarlamış, ondan sonra da Türkiye’de bir DEAŞ saldırısı olabilecek anlayışıyla beraber Türkiye’ye bir psikolojik harp yürütülmektedir. 15 kişi gözaltına alındı, 5 kişi tutuklandı. O istihbarat elemanının kim olduğunu Türkiye Cumhuriyeti Devleti net bir şekilde biliyor. Yani istedikleri kişiyi hapisten çıkaramayınca metnin altına imza atan büyükelçiler, Türkiye’ye bir hukuk operasyonu yapmaya çalışan büyükelçiler, şimdi malum büyükelçinin operasyonuyla Türkiye’ye bir güvenlik açığı, bir terör operasyonu gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Çok net ve açıktır her şey.”
Dost ve müttefik olarak bilinen bazı ülkelerin, “İstikrarlı bir Türkiye olmasın da ne olursa olsun” anlayışı taşıdığını kaydeden Soylu, ABD’yi eleştirdi.
Bakan Soylu, şöyle devam etti:
“Türkiye ile F-16 ve F-35 pazarlığı yapan, ‘Biz istiyoruz da senato geçirir mi geçirmez mi?’… Siz kimi kandırıyorsunuz? Siz kiminle dalga geçiyorsunuz? Siz hangi oyunu yapmaya çalışıyorsunuz? Siz senatodan geçmiş olan ve bizim Afrin operasyonumuzda vermek durumunda olduğunuz ve taahhüt ettiğiniz mühimmat dahil, birçok taahhütlerinizin hangi birine sadık kaldınız da yarın senatodan geçireceğinizi, vereceğinizi veya taahhütlerinize sadık kalacağınızı nereden bilelim? Hangi güveniniz var bize karşı? İstiklal Caddesi’nin saldırısının arkasında sizin koyun koyuna yattıklarınızın olduğunu bilmiyor muyuz? İstiklal Caddesi’nin saldırısının arkasında, koşa koşa ‘Acaba bunu bizim silahlarımızla mı yaptı?’ diye emniyet teşkilatımızın, emniyet istihbarat birimlerimizin etrafında fır fır döndüğünüzü bilmiyor muyuz? Hangi dostluğunuz var bize karşı? Bütün uluslararası mahfillerde Türkiye’nin itibarını ve istikrarını, Türkiye’nin ekonomik gücünü düşürmek için hangi operasyonları çektiğinizi bilmiyor muyuz? Hepsini biliyoruz.”