Türkiye’nin “tarifi mümkün olmayan” bir devlet olduğunu söyleyebilir miyiz?
Ne zaman kategorize edilmeye ya da sınıflandırılmaya çalışılsa otomatikman Türkiye bunun dışında kalıyor.
Ortadoğu’nun, Avrupa’nın, Asya’nın incisi olarak görülür ve gösterilir,
Amerika’nın stratejik ortağı,
Çin’in ekonomik olarak ortağı
Türk Devletleri için Kızıl Elma’nın umut ışığı,
Müslüman Devletler için son kale,
NATO için vazgeçilmez askeri güç ve üs,
AB için bir o kadar eğrelti duran bir o kadar vazgeçilmez,
Avrupa’nın bakıcısı.
Rusya’nın ezeli düşmanı ama ihtiyaç anın da dostu,
İsrail’in hayallerini süsleyen topraklara sahip olan ama saldıramayacağı güç,
olarak görülürken, herkes için her şeyi ifade ederken, Yöneticiler ve vatandaşlar olarak biz kendimizi gerçekte nerede görüyoruz?
Türkiye Devleti’nin bir tarifini yapacak olursak, O da Türkiye her şey demektir.
Vazgeçilmezliğimizi korumak için;
Yeri geldiğinde 3 kıtadayken, küçülmüşüz,
İmparatorluğun devlete dönüşmesini sağlamış,
İdeallerimizin ertelenmesine müsaade etmiş,
Faşistlerin, faşist demelerine kulak asmamış,
Cephede terk edenlere yolun açık olsun demiş,
Canımızdan vazgeçmiş,
iken artık vazgeçilmezliğimizi korumak için yaptığımız bütün fedakarlıkların olağan hal alması nedeniyle büyük ve kudretli Türkiye hayalinden uzaklaşıyor muyuz?
Dünya üzerinde ki varlığımızın hiçe sayılmadığının küçük göremediklerinin farkına vararak istediğimiz ülke ile stratejik ortaklığa sahip olarak, inançlarımızın sınırında, çıkarlarımız doğrultusunda hareket edebilecek güce sahip olduğumuzun farkında olmalıyız.
Şu anda durmuş olan tren var. Lokomotifi ve vagonları boş şekilde bekliyor. Siyasetimizi layığıyla yapabilirsek lokomotife geçer treni biz kontrol ederiz. Aksi halde en arkada ki vagonda bile zor bulunabiliriz.
Türkiye’nin lokomotife binebilmesinin iki yöntemi olduğunu düşünüyorum.
İki yöntemi de bir sonra ki yazımda örnekleriyle detaylandıracağım.
Twitter: @Ahmetfatihakkas
İnstagram: Ahmetfatihakkas