Türkiye’nin temel mesajları; terörle ayrım yapmaksızın mücadele ve Suriye’de siyasi sürece tekrar işlerlik kazandırılması oldu.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna işgalini başlattığı 24 Şubat 2022’den bu yana ikinci, eski Sovyet coğrafyası haricindeki ise ilk seyahatini, İran’ın başkenti Tahran’a yaptı. Putin Tahran’a Suriye odaklı Astana formatında üçlü zirve serisinin yedincisine katılmak üzere gitti. Rusya Devlet Başkanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve İran Dini Lideri Ali Hamanei ile ikili ve heyetler arası görüşmeler gerçekleştirdi. Zirve sonunda üç ülkenin devlet başkanları basının önüne çıkarak birlikte fotoğraf verdiler ve 16 maddelik sonuç bildirgesi yayımladılar.
Rusya, Ukrayna Savaşı nedeniyle Suriye’deki askeri angajman düzeyini seyreltmeye ve buradaki askeri-stratejik varlığını kademeli olarak Ukrayna çevresine kaydırmaya çalışıyor. Putin’in Tahran Zirvesi’ne diplomatik tecride uğradığı bir dönemde katılması ve uluslararası topluma fotoğraf vermesi, kendi açısından önemliydi. Ancak bu fotoğrafın Tahran’dan veriliyor olması başka bir anlam ifade ediyor.
İran son dönemde yayılmacı bölge politikaları ve tam olarak neticelendiremediği nükleer görüşmeler nedeniyle benzer bir tecride uğruyor. Viyana’da devam etmekte olan nükleer müzakerelerden henüz somut bir anlaşma çıkmadı ancak İran, küresel enerji krizi nedeniyle kendi müzakere pozisyonun güçlenmiş olduğunu düşünüyor.
Avrupa’daki bazı ülkeler İran’ın tekrar uluslararası enerji denklemine dahil edilmesini savunurken bazı ülkeler ise bunun başka sorunlar oluşturabileceğini iddia ediyor. Rusya’nın da Suriye’deki askeri varlığını azaltıyor oluşu, İran’a yeni avantajlar sağlama potansiyeli sağlıyor. Ancak İran’ın bu potansiyeli hayata geçirebilmesi için bölge ülkeleri ve uluslararası toplum ile daha yapıcı ilişkiler geliştirmesi gerekiyor.
TÜRKİYE’NİN KIRMIZI ÇİZGİSİ
Zirvenin üçüncü aktörü Türkiye ise son dönemde bölge ülkeleri ile ilişkilerinde hızlı bir toparlanma ve normalleşme süreci yaşıyor. Özellikle Ukrayna krizinde oynadığı dengeli ve sorumluluk sahibi üçüncü taraf rolleri ile Türkiye, uluslararası toplumdaki yapıcı konumunu tahkim etmeye çalışıyor.
Türkiye’nin bu üçlü tabloda görüntü vermesi hem Rusya hem de İran açısından ayrı bir öneme sahip. Türkiye’nin toplantıda verdiği mesajlar ise ayrıca ele alınmalı zira, terörle ayrım yapmaksızın mücadele vurgusu ve Suriye’de siyasi sürece tekrar işlerlik kazandırılması çağrısı, Türkiye’nin temel mesajları olarak ön plana çıkıyor. Her iki konuda da hem Rusya, hem de İran ile fikir ayrılıkları devam ediyor.
Rusya’nın, Türkiye’nin Suriye sınırı boyunca 30 km’lik güvenli bölge oluşturma çabasına daha sıcak baktığı biliniyor. İran ise Türkiye’nin terörle mücadele ve güvenlik kaygıları konusunda uzlaşmaz tavrını muhafaza ediyor. Tahran Suriye’de, Irak’ta ve bölgenin genelindeki stratejik tabloyu sıfır toplamlı bir oyun olarak değerlendiriyor. Bu yaklaşım tarzı, Türkiye ile İran’ın güvenlik ve terörle mücadele konusunda ortak bir zemin oluşturma ve iş birliği yapmasını imkansızlaştırıyor. Rusya ise genel yaklaşıma ve uzun vadeli çıkarlara ve iki ülkenin stratejik önceliklerine bağlı kalındığı sürece esnekliğini koruyor. Birçok konudaki fikir ayrılıklarına rağmen, Türkiye-Rusya ile farklı alanlarda iş birliği seçeneklerini hayata geçirebiliyor. Türkiye ve diğer aktörlerle pragmatik iş birliklerini sürdürebildiğini göstermesi, Rusya açısından önemli bir imaj, zira Avrupa’da özellikle Putin üzerinden sürdürülen canavarlaştırma kampanyası, Ukrayna ve diğer krizlerin diplomatik yollarla ele alınmasının önünü tıkıyor. Türkiye, Rusya ile makul bir iletişim kurarak ve Ukrayna krizinde kolaylaştırıcılık rolü oynayarak, Rusya’yı diplomatik alanda tutmaya çabalıyor. Türkiye’nin Rusya’yı masada tutma çabaları birçok Avrupa ülkesi tarafından da olumlu karşılanıyor.
PUTİN’İN ZİYARETİNİN ASIL HEDEFLERİ
Putin’in Tahran ziyaretinin, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden’ın Orta Doğu seyahatinden kısa bir süre sonra gerçekleşmesi önemli bir husus. Her iki ziyaret de uzun süre önce planlanmıştı ancak bu ziyaretlerin bu kadar kısa aralıklarla gerçekleşmiş olması, şans eseri değil.
Biden’ın seyahatinin temel amacı; Suudi Arabistan’ı daha fazla petrol üretimine teşvik idi. Ancak Biden’ın bu konuda kısa sürede etkili sonuçlar alacağına dair beklenti oldukça zayıf.
ABD Başkanı’nın temel kaygısı, kasım ayında yapılacak ara seçimler öncesi petrol fiyatları ve enflasyonu dengeleyecek adımların atılması. Bu konuda ise inisiyatif Suudi Arabistan’da. Biden, Orta Doğu seyahatinde şu mesajın altını özellikle çizmeye çalıştı “ABD Ortadoğu’da olmaya devam edecektir, hiçbir yere gittiğimiz yok ve meydanı da Rusya ve Çin’e bırakmayacağız.” ABD’nin Orta Doğu angajmanını güçlendirme mesajı daha ziyade alternatif aktörlerin bölgede nüfuzunu kısıtlamaya yönelik olacaktır. Yani ABD’nin Orta Doğu’ya dair angajmanı daha çok savunmacı bir çerçevede devam edecektir.
Putin ise Rusya’nın halen Suriye ve Libya başta olmak üzere Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde çeşitli konularda belirleyici aktör olmaya devam ettiğini göstermek istiyor.
Öte yandan, Avrupa nükleer güvenliği, gıda ve enerji güvenliği gibi konularda Rusya’nın hala en etkili küresel oyunculardan biri olduğunun altını çiziyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin’in Tahran’da tahıl koridorunu istişare etmeleri, uluslararası toplum açıdan sonuçları olacak önemli bir gelişme. Birbirlerine rakip olsalar da Rus ve İranlı yetkililerin enerji konusunda koordine olma çabaları, dünya enerji güvenliği açısından kritik bir konu. Önümüzdeki kış döneminde enerji kaosunu konuşan ve küresel gıda güvenliği konusunda kaygı taşıyan Avrupalı devletler açısından Tahran’da verilen mesajlar ayrı bir önem taşıyor.
DİPLOMATİK BAŞARI OLARAK GÖRÜLEBİLİR
Sonuç olarak, Tahran Zirvesi üç ülke açısından da farklı anlamlar taşıdı. Türkiye, terörle mücadele konusundaki kırmızı çizgilerini hatırlattı ve Suriye ile Ukrayna krizlerinin diplomatik yollarla çözülebilmesi konusunda oynayabileceği kritik role dikkati çekti.
İran bölge güvenliğini ilgilendiren kritik konularda sorun teşkil etme potansiyelini hatırlatmaya devam etti ancak kapsayıcı bir istikrar senaryosu konusunda gönülsüz olduğunu bir kere daha ortaya koydu. Tahran her zamanki gibi muhataplarından her şeyi isteyen ama hiçbir taviz vermeye yanaşmayan bildik tavrını sürdürdü.
Rusya başta enerji ve gıda olmak üzere farklı konularda Avrupa’yı hatta tüm dünyayı istikrarsızlaştırabileceğini bir kez daha vurguladı. Putin, Tahran da diplomatik çözüm seçeneklerini tamamen kapalı olmadığını ancak çözümün ancak diğer tarafların tavizleri ile mümkün olabileceğinin altını çizdi.
Netice itibariyle, tarafların böylesi bir ortamda bir araya gelerek ortak bir görüntü vermiş olmaları diplomatik bir başarı olarak algılanabilir. Ancak her üç ülkenin gündem ve önceliklerinin örtüşmediği bir kez daha görüldü.
Doç. Dr. Talha Köse: SETA Brüksel Koordinatörü