Dün bir şehidimizin şehadetinin 1. sene-i devriyesiydi.
1981 doğumlu…
Sakarya’nın Geyve ilçesine kayıtlı doğum olarak.
2004 yılı üniversite mezunu.
2009 yılında Kastamonu’nun şirin ilçesi Küre’de kaymakam vekili olarak göreve başlayan şehit Kaymakamımız Muhammet Fatih Safitürk 2011-2013 yılları arasında Bolu Kıbrıscık, 2013-2015 yılları arasında da Bingöl Kiğı Kaymakamı olarak görev yaptı.
Sonrasında Derik Kaymakamı olarak göreve başlayan Muhammet Fatih Safitürk, son olarak da Derik Belediyesi’ne kayyım olarak atanmıştı.
Devlet ile en hassas bölgedeki millet arasında köprü olan kaymakamımız, görevi başında şehadet şerbetini içti.
Şehidimizin babası Asım Amca evladının arkasından şunları söylemişti: “Vatan, uğrunda şehit olan varsa vatandır. Vatan uğruna ben de hazırım. Oğlumu şehadete ulaştıranları Allah’a havale ediyorum, vatan sağ olsun. Allah (c.c.), vatanımıza ve milletimize yardım eylesin. Allah (c.c.), terörü destekleyenlerin kendi başlarına bela etsin.”
Mardin’in Derik ilçesinde şu an Hakan Kafkas, mülki amirimiz teslim aldığı bayrağı devam ettiriyor. Medyadan izlediğimiz kadarıyla şehit kaymakamımızın ardından yarıda kalan projeler tamamlandı.
Allah (.c.c.) güç kuvvet versin!
Kaymakamımız Safitürk’ün zevcesine ve can parçası evladına Rabbimizden sabr-ı cemil niyaz ederim.
Ateş düştüğü yeri yakar, arkada kalanların acıları adına hadsiz, yetersiz cümleler kurmanın anlamı yok diye düşünüyorum.
**
Bir anne…
İsmini bilmiyoruz, ismini bilmemiz şart da değil zaten.
Kurtuluş Savaşı’nda evladını, kocasını, canını feda eden annelerimiz gibi, bir anne kendisi.
İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde yaşıyor.
‘Mevsimlik’ diye tabir edilen, yılda 3-4 ay çalışıyor.
Bir kız, bir erkek evlat annesi. Kaymakamımız Kemal Kızılkaya’ya bir mektup yazar.
“Ben bir turşu fabrikasında mevsimlik iki ay çalıştım. Kazandığım üç beş kuruş da olsa 500 TL. şehit ailelerine bağışlamak istiyorum. Onlar ki canlarını bu vatana vermiş ve yüce makama ulaşmışlar.
Kızım, Ege Üniversitesi Gıda Teknikerliği Bölümü’nde okuyor, 9 yaşındaki oğlum ilkokulda okuyor. Eşim bir fabrikada işçi. Sabah güvenle işine gidiyorsa, ben ev kadını olarak güvenle yaşıyorsam o yiğitlerin sayesindedir. Şehit ve Gazilerimize canım feda olsun. Çam sakızı çoban armağanı, kabul buyurun ve onlara göndermenizi rica ederim. Allah (c.c.) onlardan ve ailelerinden razı olsun. Bu milletin bir ferdi olmaktan şeref duyuyorum. Allah (c.c.) devletimize ve milletimize zeval vermesin. Allah’a emanet olun Kaymakam Bey…”
Bu satırlarının üzerine aciz bir kalem ne yazabilir ki!
Hikâye değil,
Senaryo değil,
Hayatın içinden iki şehit kesiti.
Bizler şehitlerimize ne kadar rahmet okusak borçlarını ödeyemeyiz.
Yine annelerimize ne kadar müteşekkir kalsak bunu da ödeyemeyiz.
Erkek evlatlarımızı şehitlik şuuru, kızlarımızı annelik bilinci ile yetiştirdiğimiz sürece bu topraklarda hilal altında özgürce gölgeleneceğiz demektir.