Terör örgütleri tarafından adeta bir savaş arenası haline dönen Suriye’nin sözde Halk Meclisi, Hatay’ın kendilerine ait olduğunu iddia ederek, geri alacaklarını savundu. Terör örgütü YPG/PKK’ya karşı Esed rejiminin çaresinin Türkiye ile işbirliği olduğuna işaret eden Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar, Hatay kaşımasıyla olası Türkiye-Suriye iş birliğinin önüne geçilmek istendiğine işaret etti.
Hatay’ın 1939 yılında anavatana katılışının üzerinden 82 yıl geçti. Konuyla ilgi Esed rejiminin sözde Suriye Halk Meclisi, Hatay’ın Türkiye’ye katılmasının yıl dönümünde boyundan büyük açıklamalara imza attı.
Hatay’ın Suriye toprağı olduğunu öne süren meclis, Türkiye’yi tehdit ederek, “Hatay’ın Türkiye’nin eline kalmaması ve geri alınması için mümkün olan her şeyin yapılacağını” öne sürdü.
“KELİN İLACI OLSA BAŞINA SÜRER”
Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar, bölgedeki gelişmeleri ve sözde Suriye Halk Meclisi’nin Hatay açıklamasını değerlendirdi.
“Görüntüde Şam güdümünde faaliyet gösteren sözde Suriye Halk Meclisi Hatay’la ilgili böyle bir kararın altına neden imza attı? ‘Kelin ilacı olsa başına sürer’ ya da ‘Ölmüş eşek kurttan korkmaz’ diyebilirsiniz. Belki şu sorular öncelikle aklınıza gelebilir” şeklinde görüş bildiren Abdullah Ağar, Hatay açıklamasının gerçek amacının anlaşılmasının şu sorulara cevap verilmesiyle mümkün olacağını belirtti:
TEHDİDİN MÜTTEFİKLERİ KİMLER?
“Hatay için Esed rejimi tek başına bir tehdit üretemeyeceğine göre, tehdidin diğer bileşenleri nedir? Bu tehdidin müttefikleri var mıdır? Neyi, nasıl kaşıyacak, Hatay için hangi gücü, nasıl ne zaman kullanacak? Bütün bunlar aymaz, altı boş aymaz bir şantaj-tehdit-gözdağı mıdır? Türkiye’nin sınır illerinde değişen demografik yapıyı kullanma ya da onlara karşı sosyo-psikolojik yeni bir Türk kamuoyu kışkırtması mıdır?”
Bu açıklamanın ardındaki gerçeklerin anlaşılması adına başka soruların da sorulması gerektiğine dikkati çeken Ağar, “Esed yönetimi Rusya’nın, İran’ın içindeki güç ve menfaat odaklarının vekili olduğuna göre, bu kararı o meclise kim aldırttı? Asıl niyet ve maksadı nedir? Bugün olmasa bile’ Suriye’yi parçalayacak/siyasi yapısını bozacak YPG/PKK’ya karşı Türkiye ile Suriye rejiminin olası iş birliğine kim bu ağır darbeyi vurdurdu? Esed rejimine bu tuzağı kim ve neden kurdu? Esed rejimi bu tuzağa nasıl düştü?” ifadelerini dile getirdi.
Dönemsel parametrelerin bu işin merkezinde hangi gücün olduğunu gösterdiğine vurgu yapan Ağar, değerlendirmesinde şu ifadelere yer verdi:
“Şu an kullanmasa/kullanamasa bile Esed rejiminin YPG/PKK’ya karşı en önemli kartlardan/kozlardan biri: Türkiye ile iş birliğiydi. Şimdi bu olasılık çok ağır darbe aldı.
Bu fikir-inisiyatif, bu karardan sonra Türkiye’de de çok karşılık bulamayacak. Çok kuvvetli bir şekilde bu tezi savunanlar dahi artık bunu eskisi kadar savunamayacaklar. Bu fikri ortaya attıklarında bile sözde Halk Meclisi’nin aldığı bu karar karşılarına gelecek.”
BUNUN ANLAMI NE?
“Neler oluyor, bunun anlamı ne?” diye soran Ağar, şöyle devam etti:
“Lübnan menşeli El Akhbar’ın YPG/PKK’ya dayandırdığı bir haberinde, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un YPG/PKK (İlham Ahmet) ile son Moskova buluşmasında YPG/PKK’ya Şam ile diyalogda Rusya’nın tarafsız ara bulucu olacağı sözü verdiği ifade ediliyor. Ayrıca Lavrov diyaloğun iki çizgide olacağını belirtmiş: Birinci çizgide, Türkiye tehdidine karşı Suriye topraklarının ortak savunulması,- Irak sınırındaki Yarubiye Sınır Kapısı ve 2020’den beri kapalı olan bu kapı ve yolun insani yardım konvoylarına açılması gibi meseleler tartışılacakmış. İkinci çizgide ise sözde özerk yönetimin ve YPG/PKK güdümlü sözde Suriye Demokratik Meclisi’nin geleceği, Suriye hükümetiyle ilişkisinin düzenlenmesi, sözde askeri yapısı ve silahlı güç olarak meşruiyeti, bunların yanı sıra Suriye’nin tartışılmaz meseleleri, Suriyelilerin tamamının Şam’ın egemenliğini tanıma gerekliliği, Suriye bayrağının ülkenin tamamında göndere çekilmesi, Kürtlerin siyasi ve kültürel hakları tartışılacakmış.
Bu görüşmelerin ardında sadece Rusya’nın olmadığına da dikkati çeken Ağar, terör örgütü YPG/PKK’nın kimlere dansözlük yaptığının, ana oynatıcısının kim olduğunun da unutulmaması gerektiğini ifade etti.
EN BÜYÜK KORKULARI TÜRKİYE
“Şam rejiminin YPG/PKK’ya karşı başta olası Türkiye iş birliği olmak üzere elindeki kartların gücü, Suriye’nin toprak ve siyasi bütünlüğü açısından taşıdığı değer bir kez daha kendini gösteriyor” şeklinde konuşan Ağar, “Çünkü YPG/PKK ve ardılı güçlerin en büyük korkusu Türkiye’nin olası bir harekatı ve Şam Yyönetiminin YPG/PKK’ya karşı Türkiye ile iş birliği yapması. Bütün güçleriyle bunları engellemeye, önünü kesmeye çalışıyorlar” görüşlerini dile getirdi.
Şam’ın sadece terör örgütü YPG/PKK ile değil, bunun yanı sıra Suriye’deki, Erbil ve Süleymaniye’deki Kürt aktörlerle ilişkilerin değişip geliştiğini de belirten Ağar, konuyu başka açıdan da ele alıp değerlendirmek gerektiği düşüncesiyle şunları paylaştı:
“Suriye Ayn İsa’da her zaman yüksek gerilim var. Geçen hafta çatışmalar fazlasıyla alevlenmişti. O çatışmalara dair Rus medyasının ortaya attığı iddialar çok çarpıcı. Resmen; ‘Rus Ordusu, Suriye güçleri ve YPG/PKK, Türkiye ve ÖSO’ya karşı savaştık’ diyor. Palavra olsa bile bunun da çok ciddi bir anlamı var.
Türkiye’nin Suriye’deki varlığı Ukrayna başta olmak üzere mücadele ettiği diğer alanlardan, ilişkilerden ve tercihlerden ciddi şekilde etkileniyor.
Hatay kaşımasıyla, YPG/PKK’ya karşı olası Suriye-Türkiye iş birliğinin önüne kim geçmeye kalktı? Bu soru ortada kalmayacak kadar önemli.
Türkiye bu ihtiraslı oldu bittileri, YPG/PKK’lı bu sinsi senaryoları, çok yönlü bu kurnazlıkları görmek, gömmek, şeytani ittifakları bozmak zorundadır. İnisiyatif yitik malımız olmasın. Çünkü kimse bu oyunu bizim istediğimiz gibi oynamayacak.”