Hüseyin Akkaş
Anadolu’yu dolaşan bir gazeteci olarak her basın mensubu gibi ben de Covid 19 salgınına karşı Bilim Kurulu tarafından önerilen yeni tedbirlerin ilk uygulamasını gözlemledim. Önce gözlemlerimi ardından önerilerimi aktaracağım.
Köylerde, kırsal bölgelerde, geniş ovalarda ve yaylalarda sokağa çıkma uygulamasının pratikte bir etkisi yok, köylülerin çoğu çiftçilik ile uğraşıyor veya hayvan besliyor bu nedenle çoğu istisna kapsamında. Şehirde işi olanlar, alış veriş yapmak isteyenler bir telaş ile akşam 20:00 olmadan köyüne dönmek için acele ediyor, bu saatlerde yoğunluk ister istemez artıyor.
Nispeten daha büyük il ve ilçelerde ise insanlar hafta sonu 10:00 ile 20:00 arasında işlerini bitirmek için normalden daha fazla dışarı çıkıyorlar, marketlerde, mağazalarda hızlıca işlerini bitirip evlerine dönmek istiyorlar bu nedenle yer yer büyük kalabalıklar gözleniyor.
Bazı şehirlerde berberlerin önü muazzam kalabalık, 20 yaş altına uygulanan 13:00 – 16:00 arası serbest saatlerde insanlar çocuklarını tıraş ettirmek için sıradalar. Hafta içi 16:00 ya kadar uzaktan eğitim olduğu için tek şansları hafta sonu bu saatler.
En çok lokantacı esnafı dertli, “paket servis yapan fastfood zincirleri yasaklardan pek etkilenmezken yasaklar bizi vuruyor” diyorlar. Çorbayı karton kaseye koyup, pilavı döneri paketleyip veriyorlar, içeride oturmak, dışarıda maskesiz gezmek yasak, tenha yeri bulan çöküp yemeğini yiyor. Restoran sahipleri her masaya maksimum iki kişi oturma imkanı verseler en azından elinde yemek yeme sıkıntısı olmaz diye de ekliyorlar.
Okullar kapandığı için veliler de zorda, küçük illerde bakıcı bulmak da zor, özellikle anne ve babası memur olan çocuklar çok mağdur, uzaktan eğitim gören çocukların başlarında duracak kimseleri yok.
Bazı köylerde internet çekmezken 3 kardeşin aynı televizyonu ve bilgisayarı paylaştığı haneler de var. Hem herkese ayrı tablet olsa ne olacak ki, yüz yüze eğitimin okulun yerini tutabilir mi.
Devlet büyüklerimiz televizyon yayınlarına mutlaka el atmalılar, RTÜK mü devreye girecek artık birileri bu korku pompalayan yayınları denetlemelidir. Televizyonlarda sabah akşam, aynı yayınlar, aynı konular aynı kişiler, insanların bu yayınlardan çok etkilendiklerini gözlemledim. Aşırı korku bombardımanı insanları adeta panik atak hale getirmiş neredeyse her öksüren hastaneye koşuyor. Hastanelerdeki yoğunluğun ana sebebinin medyada verilen korku olduğunu düşünüyorum. Test kuyrukları “acaba pozitifmiyim” diyenlerle dolu, imkanı olan özel hastaneye koşuyor testini orada yaptırıyor.
Kısıtlama kararları Anadolu’nun bir çok yerinde son derece ağır ekonomik sıkıntılara neden olmaktadır. Yapılan yardımlar ve destekler şüphesiz önemli ancak, dünyanın en zengin ülkesinde bile ekonominin çarkları taşıma suyla dönemez.
Mesele sadece ekonomik sıkıntılar değil, başka hastalıkları olan insanların da tedavileri yapılamıyor, bir çok ameliyat ertelenmiş durumda, başka hastalıklardan hastaneye gidenlere de öncelikle Covid testi yapıldığı söyleniyor. Özellikle kronik rahatsızlığı olanlara Covid tedavisinde kullanılan ilaçların ağır yan etki yaptığı konusundaki sesler her geçen artıyor.
Türkiye’de salgını Sağlık Bakanlığı yönetiyor, Bilim Kurulu da dolaylı olarak Sağlık Bakanlığını yönlendiriyor. Bilim Kurulu’nun tavsiye kararları Cumhurbaşkanlığı kabinesinde görüşülüyor ve uygulamaya konuluyor. İçişleri Bakanlığı ise bu kararların Valilikler ve Kaymakamlıklar tarafından uygulanmasını sağlıyor. Bakanlıkça çıkarılan Genelgeler hızlı bir biçimde İl ve İlçe Umumi Hıfzıssıhha kurulu kararına dönüştürülerek hayata geçirilmeye çalışıyor.
Umumi Hıfzıssıhha Kanununa göre, bu kurulların başkanı olan Vali ve Kaymakamlar Ankara’dan gelen talimatları cümlesine bile dokunmadan aynen kopyalayıp yapıştırarak karar haline getiriyorlar. Öncelikle bu uygulamadan vazgeçilmesi, her il ve ilçenin hıfzıssıhha kurulunun kendi şartlarına göre kararlar alması ve tedbirler geliştirmesinin sorunları biraz olsun azaltacağını düşünüyorum.
Zaten kanunda bu kurulların öncelikle mahallin sağlık ahvaline göre karar vermek zorunda olduğu yazılıdır.
Durum böyleyken aynı kararların hem İstanbul Beyoğlu’nda hem de Malatya Pötürge’de geçerli olmasının etkin bir sonuç vermesini beklemek yanlış olur. Bilim Kurulu ve Sağlık Bakanlığı tavsiyede bulunurken, İl ve İlçe Hıfzıssıhha kurullarının kanunda yazıldığı gibi kendi mahalli şartlarına göre karar vermelerini tavsiye etmelidir.
Bu aralar moda oldu Covid 19 testi pozitif çıkan Siyasiler, Bürokratlar, Sanatçılar şu paylaşımı yapıyor “testim pozitif çıktı, önemli bir şeyim yok, kendimi iyi hissediyorum, evde dinleniyorum, dua bekliyorum”. Saygı değer ünlülerimiz Covid 19’un ölümcül bir hastalık değil, evde dinlenerek atlatılabilen bir hastalık olduğunu da ikrar etmiş oluyorlar aslında.
Sözün özü, hayat devam ediyor, insanları kapatarak bir zarardan korumak mümkün değildir, boş yere Devlet ile vatandaşı karşı karşıya getirmeye gerek yok.
Geçtiğimiz gün toplanan Cumhurbaşkanlığı kabinesi sonrası insanlar sayın Cumhurbaşkanımızı eli yüreğinde dinlediler. Tam kapatma kararı çıkmasın diye dua eden esnaflara bile rastladım.
Kalın sağlıcakla.