Bir mıh bir nal, bir nal bir at kurtarır
Bir at bir yiğit, O yiğit vatan kurtarır…
Necip Fazıl Kısakürek’e atfedilen bir sözdür bu. Hayatın geneline baktığımızda birçok konuda hayatımıza rehberlik edecek bir cümledir aslında.
Lafı fazla uzatmadan çocuğa ve insana dokunmanın önemi konusunda biri kaymakamdan diğeri EGM’den olan iki yaşanmış hikayeyi paylaşmak istiyorum.
Doğu bölgesinde orta nüfuslu bir ilçede özellikle “Çözüm Süreci” döneminde PKK ilçeden bir çok genci dağa çıkarır.
Geçtiğimiz aylarda Ağrı ili Tutak ilçesinde düzenlenen operasyonda 4 terörist güvenlik güçleri ile girdikleri çatışma sonucu öldürülür. O teröristlerden biri lisede okurken kandırılarak dağa çıkarılanlardan biridir.
Okuldan arkadaşı olan 4 öğrenci mezarının başında “bizde dağa çıkacağız ve intikamını alacağız” der.
İşte kaymakamımızla olan iki konunun biri burada başlıyor. Kaymakamımız bu 4 çocuğa öyle bir dokunur ki eğitim ve sosyal anlamda onları yalnız bırakmaz.
Şuan mezar başında intikam almayı düşünen çocuklarımız arkadaşlarının “kandırılmasına” üzülmekte ve “keşke çıkmasaydı” demekteler.
Güvenlik kuvvetlerimizin düzenlediği bir diğer operasyonda aynı ilçeden olan bölge sorumlusu çatışmada öldürülür.
Kaymakamımız teröristin öldürülmesinden önce ve öldürüldükten sonra öyle bir algı yürütür ki teröristin çocuğu ile yakından ilgilenir. Çocuğun geleceğine yönelik kaymakamımızın bu dokunuşları sonrası muhtemeldir ki O çocuk büyüdüğünde annesine “Kocan yanlış yoldaydı ve boş yere öldü” diyecektir.
Şuan ilçeden dağa katılım sıfır olurken diğer yandan kaymakam sayesinde devlete olan güven her geçen gün artmakta.
Çocuğa dokunmak bu toprakların geleceği için aldığımız nefes kadar önemli. Üstelik çocuğa dokunmak o kadar kolay ki!
**
Emniyet Müdürümüzün İnsana Yön Vermesi
Bir ilimizdeki Emniyet Müdürümüz eski görev yaptığı yerde bir gece vatandaşın evine giderek kendisini dışarı çağırır. Kapıya gelen çocuklarına ve eşine “korkulacak” bir durum olmadığını söyleyerek o vatandaşı kenara çekerek şunları söyler;
“Eğer teröristlere yardım edeceksen bana söyle seni dağa kendim göndereyim. Eşine ve çocuklarına acımıyor musun? Çocuklarının geleceğini hiç mi düşünmüyorsun? Eğer dağa çıkacaksan aha sana yol. Dağa çıkmayacam diyorsan adam ol. İşine bak, eşine eş, çocuklarına baba ol.”
Bu konuşmanın sonunda vatandaş çocuklarına babalık yapacağını söyler.
Sonuç: Devletine söz söyletmeyen “Kazanılmış bir vatandaş” olur.
**
“İdareci” olan büyüklerimizin bilmediğimiz, duymadığımız, şahit olmadığımız bu dokunuşları ile ülkemizde rahat nefes alırken geleceğe daha bir umutlu bakabiliyoruz.
Rabbim onların ayağına taş değdirmesin. (Amin)